Kendimle Mektuplaşmalar
Kendimle Mektuplaşmalar
Bu soru sorulduğunda henüz 20’li yaşlarımın başında genç bir kadındım. Akademik kariyerimi yeni tamamlamış, hayatın o yoğun ve yorgun kargaşasına atılacağım zamanlardan bahsediyorum.
30’lu yaşlarında kendini görmek istediğin yer neresidir? O zaman verdiğim cevap tam da şöyle idi; Kendimi olmak istediğim yerde görmek istiyorum! evet öyle de oldu. Şu an tam da olmak istediğim yerdeyim.
Kadınların yaş ile araları her ne kadar iyi olmasa da ben bugün 40 yaşıma adım atıyorum. Koskoca 39 yılı geride bırakarak. Biliyor musunuz? Hayat avuçlarımızın arasından kayıp giderken biz sadece seyirci koltuğunda giden zamanı izliyoruz.
Aslında zamanla aramın pek de iyi olduğunu söyleyemeyeceğim sizlere… Hayatı koşturarak yaşayan bir insansanız zamanla aranız pek de iyi olmuyor aslında.
Her şeye, herkese yetişmeye çalışırken kendine geç kalan bir kadın olarak bunları söylüyorum.
Hayatta hiçbir şeye geç kalmayın özellikle de kendinize… Giden zamanın sadece arkasından baka kalıyorsunuz çünkü… Şunu da asla unutmayın giden hiçbir şeyi de geri yerine koyamıyorsunuz.
Hayatta geçmez dediğiniz ne varsa geçiyor; kaybettiğiniz fırsatlar, kaybettiğiniz insanlar, hayalleriniz, aşklarınız, ertelediğiniz mutluluklarınız, yaşamayı isteyip de yaşayamadığınız hayatlarınız da buna dahil…
Kısacası geçmez dediğiniz ne varsa geçiyor. Biz insanoğlu her şeyi çabuk unutan bir canlı türü olduğumuz için acılarımızda, sevinçlerimizde anlık duygular olarak hafızamızda kalıyor ne yazık ki!
Hayat bana çok iyi bir öğretmen bende çok iyi bir öğrenci oldum.
Düştüm, kalktım, mutlu oldum, mutsuz oldum, aşık oldum, aşık olduğum adamla evlendim, anne oldum, bugün 10 yaşında aslan gibi bir oğlum var çok şükür, sürekli çalıştım, ürettim, ürettikçe kendime ve dünyaya olan inancım daha da arttı, çünkü çok iyi bildiğim bir şey var; Yaşamak demek çalışmak demektir. Canlılar fayda yarattıkları sürece yaşarlar.
Sürekli kendim ile yarıştım tek rakibim yine kendim oldum. Hayatta kimseyi kendime rakip olarak görmedim. Kimse ile de bir yarış haline hiçbir zaman girmedim. Bugün dünden daha iyi olabilmek adına sürekli okudum, araştırdım. Dostlarım kitaplarla olan bağımı çok iyi bilirler. En iyi dostlarım kitaplardaki tanımadığım kahramanlar oldu hep…
Haksızlıkların karşısında, ezilen ve sömürülenin hep arkasında durdum.
Bir kız çocuğu iseniz; Baba-Kız ilişkisini hepiniz çok iyi bilirsiniz. Kız çocukların ilk aşkı hep babaları olur. Babaları gibi bir adamla evlenmek isterler. Babamdan öğrendiklerimle bugün ben Gülcan oldum. Şu hayatta bana her daim dik durmayı öğreten tek adam oldu.
‘’Namusun, şerefin ve de haysiyetin tüm değerlerden daha kutsal ve şerefli olduğunu dinlemekle geçti ömrüm…
Bir lokma ekmek için el etek öpmemeyi, makam, mevki ve çıkar için duruşumdan ve onurlu yaşamımdan asla taviz vermemi öğretti.
Söyledim ya bugün ki Gülcan’ı ben o adama borçluyum.
40 yıl boyunca dostta biriktirdim, düşmanda. Canım yanmadıkça kimseye zararım dokunmadı.
Ömrüm hep merhametli ve adil bir insan olmaya çalışmakla geçti. Oldun mu diye sorarsanız evet çok da güzel oldum.
Kolay kolay sinirlenmem ola ki sinirlendim diyelim; eyvah! kırmızı alarm ???? Yanımda yöremde kim varsa uzaklaşsın çünkü gözüme öyle büyük bir perde iner ki! Hele de haksızlığa uğradıysam…
Ailem, arkadaşlarım ve dostlarım çok kıymetlidir. Öyle kolay kolay da dostluk unvanını herkese veremedim. Ama bir kez dostum dediysem de o bir ömür benimledir.
Bir ömür kaybettiğim ve bir daha göremeyeceğim dostlarımda oldu, telefon rehberimde adı halen silinmeyen ama… Kilometrelerce uzağımda yüzünü bir kez dahi görmediğim ama başıma bir şey gelse ilk onun koşacağını bildiğim dostlarımda oldu.
Çok değerli hocalarım da oldu. Kendime olan inancımı ve ümidimi yitirdiğim zamanlarda uzaktan elini uzatıp kendime olan güvenimi kazandıran, beni bana tekrardan kazandıran, kulağıma bir ömür küpe olacak o sözleri ile ‘’Sevdiğin şeylerin peşinden git ve asla bırakma’’ diyen kıymetli hocalarım.
Hayatınıza giren her insan aslında bize bir şeyler katıyor, biz bunun farkında olalım ya da olmayalım.
Kimisi ders veriyor, kimisi mutlu ediyor, kimisi ise bizi büyütüyor. Kısacası tek başımıza çıktığımız bu uzun yolculukta bize eşlik eden o insanlar…
Elbette yediğim kazıklarımda olmadı değil, herkes gibi o duyguyu bende çokça tattım zaten öğrenmek de bu değil mi?
Hayatı öğrenmenin altın kuralı, çevrenden ve yakınlarından yediğin kazıklar her nedense seni daha güçlü kılıyor en azından ben öyle düşünüyorum.
Sevdim ben 30’lu yaşlarımı. Neden mi? Ayaklarım yere daha sağlam bastı, benliğimde, içimde en derinlerde olan beni, yeteneklerimi keşfettim. Hayata farklı bir pencereden bakmamı, hayattan zevk almayı, sevdiğim şeyleri yapmayı, inandığım değerlerin peşinden bıkmadan, usanmadan gitmeyi öğretti bana…
Kendi benliğimi unutmadan, inancımı, insanlığımı ve yüreğimdeki merhameti kaybetmeden yeni yaşıma adım atıyorum bugün.
Yeni yaşımda kendime şunları söylemek istiyorum;
Düşmekten korkma, düş lakin düştüğün yerden yeniden ayağa kalkmasını da bil ve şunu asla unutma düştüğün zaman kafanı kaldır ve göğe en inançlı gözlerle bak ve kaldığın yerden hayata devam et.
Öyleyse hoş geldin 40 yaşım.
Birlikte yapacağımız daha çok şey var!..









0 Yorum