MEMLEKETİN GÖRMEZDEN GELİNEN GERÇEĞİ!
MEMLEKETİN GÖRMEZDEN GELİNEN GERÇEĞİ!
Bugün sizlerle gündeme taşınıp, taşınır taşınmaz gündemde sadece bir kaç dakika üzerinde durulan ve önemli sorunlarımızdan biri olan Çocuk Gelin adlı konumuzu paylaşmak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; bu konuyu tek başıma kaleme almadım; benim gibi toplumsal değerler ve sorunlar için büyük mücadeleler veren, ''Evrensel İnsan Hakları Derneği' nin'' değerli üyeleri ve değerli dostlarımla beraber kaleme aldığımız bu toplumsal konuyu gündeme getirmemde bana destek olan değerli görüş ve önerilerini benimle paylaşan o yüreği güzel insanlara buradan sizlerinde vasıtasıyla saygı ve minnetlerimi sunmak istiyorum...
Her zaman söylediğim gibi; İyi insanlar iyi ki varlar çünkü bilirim ki iyiler bir şekilde birbirini bulur.
Bu konuyu kaleme almamım amacı, ülkemizde yaygın olarak görülen çocuk gelin kavramının nedenlerinde ve sonuçlarındaki belirleyici durumları ortaya koyup, erken evliliklerin önlenmesine bir nebze de olsa katkıda bulunabilmek düşüncesi ile bu toplumsal meseleyi kaleme almaktır.
Ataerkil ve geleneksel toplum yapısının hakim olduğu birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de çocuk yaşta evlilik yaygın ve küresel bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken evliliklerin devamlılığını sağlayan başlıca etken, toplumsal sorun değil toplumsal geriliciliktir.
Bu yüzden çocuk gelinler yalnızca bireysel sorun olarak değil toplumsal sorun olarak da görülmelidir. Çocuk gelin olma sorununa önleyici olarak, eğitim seviyesinin ve bireysel farkındalıkların artırılması, hukuki kurallardaki çelişkilerin düzenlenmesi ve yasakların topluma güçlü şekilde hissettirilmesi; toplum yapısının üretmiş olduğu toplumsal cinsiyet rollerinin dayanak kullanıldığı olumsuz durumların engellenmesi ve ataerkil yapıyla mücadele edilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Yazması kolay yaşaması bir ömre bedel olan şu cümle; ''Çocuk Gelinler'' Ne kadar üzücü ve soğuk bir kelime öyle değil mi? bir çocuğa yakışmayan tek etiket ''ÇOCUK GELİN!''...
Hani sürekli üzerinde değiniriz ya ''Cografya kaderindir'' diye evet cografya kaderimizdir ve bazen bizler bu kaderin önüne geçemeyiz,zincirlerimizden öyle bir bağlanırız ki kaderimize, o zincirleri kırmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yoktur bunu bilir fakat mücadele verecek gücü ve cesareti kendimizde bulamayız.Aslında çok basit değil mi? zincirlerini kırmak....
Türkiyede yapılan araştırmalar neticesinde karşımıza çıkan bilanço o kadar acı ve üzücü ki bu tabloyu siz değerli ve yüreği güzel okurlarımla paylaşmak istedim...
-2013 yılında Gaziantep Üniversitesi araştırmalarına göre, Türkiye'deki çocuk gelinlerin;
% 82'si okuma yazma bilmiyor. Resmî raporlar, ilkokullara kaydolan 675 kız ve 18 erkek çocuğunun, 2009 yılında yıl boyunca evlilik veya nişan nedeniyle okuldan ayrıldığını gösterdi. Çocuk evlilikleri nedeniyle eğitim faaliyetlerine devam etmeyen öğrencilerin % 97,4'ü kızdır.
2012-2014 yılları arasında Türkiye'de reşit olmayan kızlara tecavüz, cinsel taciz veya istismar hakkında 90.483 dava açılmıştır. 2011-2014 yılları arasında 17.000 kızın kayıp olduğu bildirilmiştir. Türkiye'de 15-19 yaş arası kız çocuklarının ölümlerinin başlıca nedenleri doğum ve gebelik komplikasyonlarıdır. Türk hükûmeti tarafından desteklenen bir; 2013 Hacettepe araştırmasına göre, 20-49 yaş arası kadınların % 9,5'inin 18 yaşından önce doğum yaptığı ve % 0,8'inin 15 yaşından önce doğum yaptığı bildirilmiştir. 2011'in ilk altı ayında sadece Diyarbakır ve Şanlurfa illerinde 300 çocuk dünyaya geldi.
Çocuk gelinlerin dramını gelin birlikte görelim.
-Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda, kız çocukları daha ergenliğe girmeden evlenmek zorunda bırakılıyorlar.
-Dünya üzerinde 15-19 yaş aralığındaki her 5 kızdan 1'inin genç yaşta evlendirildiği, bu evlilikler sırasında başlık parası alındığı ve bu çocukların kocaları tarafından şiddet gördüğü tespit edilmiştir.
Gelin hergün gözümüzün önünden geçip gitmekte olan bu hazin hayaları gelin birlikte görelim.
15 yaşında evlendim. '16 yaşında oğlumu kucağıma aldım.'Bu korkunç bir şey ve bunun izahatı yok. Büyük bir ailenin içine giriyorsun, nasıl davranacağını bilmiyorsun. Kız istendiği zaman derler ki "Yaşı küçük olsun eğitelim." Mesela ben erkeklerin önünde ayağa kalkıldığını bilmiyordum. Bilmediğim için ilk tokadımı yedim. 16 yaşımda oğlumu kucağıma aldım. 23 yaşındayım, eşim vefat etti. (T.-Diyarbakır)
- 17 yaşında evlendim. Eşim askerdi. Dışarı gitmek zorundaydık. Kars'tan sonra İstanbul. 18 yaşında anne oldum. Genç kızlara bakar özenirdim. Bir gün eşim geldi, yemekten sonra televizyon izlemeye başladık. Sokakta mahallenin genç kızları toplanmış oyun oynuyorlar. Balkondan izliyorum.
Eşim oyun oynayanlara nasıl baktığımı görmüş, "Oynamak ister misin?" diye sordu. O kızıma baktı, ben oyun oynamaya gittim. Eşim her zaman çok destek oldu. Herkes benim kadar şanslı değil. (N.-Amasya)
10 yaşında Gaziantep'e gelin gittim. Fırına giderken çocuklar beni kovalarlardı. "Küçük gelin" diye bağırırlardı...
Böyle bilmediğimiz o kadar hayatlar var ki;
Kaderi ile baş başa bırakılmış, erken yaşta kucağına çocuğunu almış, kendi çocuk, kucağındaki çocuk ve o çocuk ile birlikte büyümüş evliliği bir oyun olarak yaşamış; ülkemin güzel çocukları! sizlerin eli kalem tutacak, kitap okuyacak, oyun oynayacak yaşta kucağına bebek verilen bu kaderi ben kabul etmiyorum. Benliğim bu zoraki tahaküm karşısında dimdik duracaktır. Çünkü onlar bizim çocuklarımız bizim geleceğimiz her biri birbirinden güzel bizim kızlarımız, bırakın nefes alsınlar, bırakın onları kaderlerini kendileri belirlesinler.
Gelin; ''Çocuk gelin'' sözünü son kez kullanalım; onlar gelin değildir.Onlar birer öğretmen,birer doktor, birer hakim olsunlar ama çocuk gelin olmasınlar, çünkü onlara yakışmayan tek şey beyaz gelinlik...
Çünkü herkes eşittir ama çocuklar ayrıcalıklıdır...









0 Yorum